Sepetim (0) Toplam: 0,00

Yaşama Bilinci Olarak Felsefe Ya Da Epikuros’un Mirası

Felsefe tarihi çalışmaları, yalnızca geçmişe değil geleceğe yönelik düşünce, arzu ve yönelimlerle şekillenir. Geçmişteki bir filozofa ve onun metinlerine yöneldiğimizde hem bugüne kadar etkisini, değerini ve anlamını irdeleriz hem de söz konusu düşünürün/felsefenin geleceğe yönelik etkisini güçlendirmek ya da zayıflatmak yönünde açık ya da örtük bir çabaya da girişiriz. Felsefe tarihçilerinin çalışmalarını karakterize eden temel nitelikler bunlardır denilebilir. Belli bir nesnellikle geçmişe bakmaya çalışanlar olduğu gibi olumlu ya da olumsuz bakışını belirgin biçimde ortaya koyanlar da vardır.
Alfred Edward Taylor'un Fol Yayınları'ndan çıkan Epikuros kitabını okudum. Taylor’un Epikuros'tan nefret etmese de sevmediği belli, bazı yerlerde aşağılayıp duruyor, yaklaşımını kabul edilir bulmadım. Taylor'u tanımıyordum, biraz araştırdım. Teolojik yönü güçlü biri anladığım, belli ki Epikuros'un felsefi mirasına da bu çerçeveden bakmış. Onun bakışında Platonculuk ve Hristiyanlık belirleyici özellikler olarak görünüyor. Taylor’un Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar hakkındaki kitaplarının da yayımlandığını hatırlatmak yerinde olur. Bunlar felsefenin büyük ve kurucu isimleri. Epikuros da öyle denilebilir. Taraftarlarının bir okul olduğunu da düşünürsek, hem bir felsefi akım hem de buna göre yaşamanın ve bu yaşamı kollektif biçimde gerçekleştirmenin de örneğidir Epikurosçuluk. Antikçağın diğer felsefe okulları-akımları arasında, etkileri günümüze kadar sürüpgelen bir felsefe çizgisi Epikuros’un ortaya koyduğu.
Bazı filozoflar/felsefeler, bastırılmak, engellenmek, susturulmak istenmiştir tarih boyunca. Bu durum Epikuros’un eseri ve bu geleneği sürdürenler için de söz konusudur. Taylor da bu durumdan söz ediyor. Ancak onun kitabında karşımıza çıkan tutumu Epikuros’u ve düşünce çizgisini değersiz gösterme yönünde belirginleşiyor. Elbette onun Epikuros’un saygın kişilik olduğuna ilişkin değerlendirmeleri bulunmakla birlikte ele aldığı filozofun felsefesine eleştirelliğin ötesinde sert bir tavır takındığı göze çarpmakta. Kitabının son bölümünde farklı Epikuros eleştirilerine yer veren Taylor, filozofun düşünce mirasının günümüzdeki anlamı ve değerine gerektiği kadar yer vermemeyi tercih etmiş.

Taylor, Samos(Sisam) adasında doğan Epikuros’un yaşam serüveni ve düşünce çizgisi hakkında dikkat çeken bazı hususları şöyle açıklar: “(…) Epikuros’un erken dönem eğitimini İyonya adası Samos’ta alması ve felsefi duruşunun, kendisini Atina’da kabul ettirmek için Küçük Asya’yı terk etmeden önce şekillenmiş olmasıdır. Bu noktalar, ‘Bahçe’ adı altında bir araya gelen topluluğun, Atina’daki yerel felsefi kurumlara karşı takındığı mesafeli tutumun nedenini ve Epikuros’un teknik terminolojisindeki belirgin İyonyacılığı açıklayacaktır.”(Taylor 2020: 33)

İyonya ve İyonyacılık vurgusu önemlidir. Felsefe tarihindeki egemen paradigmanın Atina merkezli bir felsefeye dayandığını ve buradan hareketle de Yunan-Roma üzerinden günümüz Avrupa kültürünün kavramlaştırılıp uygarlıkla özdeş kılarak diğer düşünce geleneklerinin felsefe-dışı ve uygarlık-dışı konumlandırıldığını hatırlamak yerinde olur. İyonya coğrafyasındaki felsefenin önemine ve kendine özgü çizgisine yakın zamanda dikkat çekenlerden biri de Kojin Karatani’dir. (Onun İzonomi ve Felsefenin Kökenleri adlı eseri bu konuda önemli bir kitaptır.)
Epikuros’un daha sonra Atina’ya yerleştiğini biliyoruz. Burada özellikle Aristoteles’çi ve Platon’cu okulların temsilcileriyle Epikuros’çular arasında tartışma ve eleştirilerin sürdüğü saptanabilir. Taylor şöyle demekte: “(…) elimizde meçhul bir Akademia üyesinin Epikuros’u, yarı eğitimli kişilerin arasında moda haline gelen yüzeysel öğretileri yaymakla ağır bir şekilde eleştirdiği Sokratik Söyleve de sahibiz.”(s. 34)
Taylor, Epikuros’un başlangıçlarda öğrencisi olduğu Platoncu okuldan ve sürdürdüğü felsefeden uzaklaşmasını onaylamayan bir tavır sergiler. Epikuros’un öğretisini oluştururken önceki filozoflara borcunu unuttuğunu ve saygısız davrandığını söylerken, bu durumu ona yönelttiği eleştirilerin temeli yapar. Bu bağlamda Platon’un Pythagorasçı hocalarına karşı minnettarlığını açıklamaya özen gösterdiğini vurgularken Aristoteles’in de kendinden öncekilere tavrını da anımsatır. Aristoteles’in kendisini daha önde tutmayı tercih eden bir düşünür olduğunu vurgular. Aristoteles, Taylor’a göre, “önceki filozofların bilinçsizce geliştirdikleri felsefi sistemlere karşı esas olanın kendi sistemi olduğunu iddia ederken bile lafı fazla uzatmamıştı.”(s. 38) Görüldüğü gibi Taylor, nedense eleştiri oklarını fırlatmak isterken duraksayan bir tutum ortaya koyar. Ancak karşısına Epikuros’u alınca şunları söylemekten çekinmez: “Kısacası, tutarsız düşüncelerden acemice bir araya getirdiği bir harman ve yararlandığı kaynakları saklama adına koparttığı yaygara, Epikuros’a özgü bir şeydi.”(s. 38) Epikuros hakkında dikkat çeken bir başka eleştiri de, onun başkalarının görüşlerini kendisine mal etmiş olduğu hakkındadır. (s. 49)
Epikuros’a saldıran yalnızca Platoncular değil aynı zamanda dönemin egemenleridir. İskender Epikuros’un sakıncalı gördüğü kitaplarını “büyük bir ciddiyetle” yakmıştır. Taylor dönemin özellikleri hakkında şunları söyler: “M.Ö. 200’de ya da çok da öncesinde, gerçek eziyetlerin yaşandığını ve belki de çeşitli Grek kentlerindeki Epikurosçuların katledildiğini biliyoruz.”(s. 43)
Taylor, Epikuros’un teoloji eleştirilerinden rahatsız görünür. Bu nedenle filozofun tanrılar hakkındaki düşünme tarzı teizmin temel tezleri yıkıp geçtiği için eleştirilerini bu konuda yoğunlaştırır. Epikuros’u bu bağlamda yanlı ve yanlış yorumladığını söyleyebiliriz: “ Epikurosçu tanrılar, Epikurosçu bir bilge gibi haz duyan ve ölümsüzlüğün verdiği avantajların eşliğinde mükemmel bir dinginlikte yaşam süren, abartılmış, ‘doğal olmayan’ Epikurosçu filozoflar olarak düşünülür.”(s. 80-81)
Taylor, Epikuros’un teolojik akla yönelik eleştirilerinin seküler, aydınlanmacı ve hümanist sonuçlarından söz etmekten kaçınır. Bahçede yapılan felsefenin köleleri ve kadınları da kapsaması gibi bazı özelliklere değinmekle birlikte bu durumun o günün koşullarındaki anlamını ve değerini dikkate almaz. Epikuros’tan nefret etmese de onun düşüncesinden, sonrasındaki etkilerinden ve onun filozof kimliği ve duruşundan hoşnut olmadığını söylemek mümkündür. Epikuros’un siyasete ve devlete karşı tavrı da Taylor’un eleştirilerinden payını alır.
Epikuros’un felsefesinin pratik yönü belirgindir, sistemci bir öğreti yerine yaşama felsefesidir onun düşünceleri. Felsefesinin yaşama yönelik karakteri onun Platon ve Aristoteles’ten farklılığını da ortaya koyar. Yaşama ve bu dünyaya bağlı bir felsefesi olan Epikuros’a göre, insan yaşlıyken de gençken de felsefeyle ilgilenebilir ve ilgilenmelidir. Geç kalma diye bir şey söz konusu değildir. Gençler gelecek için yaşlılar da geçmişi, yaşamlarını değerlendirmek için felsefeyle ilgilenirler. Felsefeyle ilgilenmemek mutlu olmakla ilgilenmemektir. Felsefe mutluluk içindir. Felsefe yaşam içindir, ölüm korkusunu eleştirir. İnsan anlayışı ve insani ihtiyaçları değerlendirmesi ve bu konuda yaptığı belirlemeler, yüzyıllar sonra yeniden doğayla uyumlu ilişkiler kurmanın yollarını arayan ve sermayenin hükmettiği bir yaşama ve kültür dünyasında bunalan insana yol gösterici nitelikler de taşır. Bir düşünelim, ihtiyaçlarımız ve ihtiyaç olarak gördüğümüz ya da bize gösterilen şeyler konusunda: hangi ihtiyaçlarımız doğal ve zorunlu, hangileri ne doğal ne de zorunlu?
Özgürce yaşamanın yolunu ve olanaklarını da içeren düşünceleriyle Epikuros’un felsefesinin etkileri günümüze kadar gelmiş ve anlaşılan bugün de Platoncuları, dinsel inançlarına sıkı sıkıya bağlananları rahatsız etmektedir. Epikuros, yüzü yaşama ve dünyaya dönük felsefesiyle aydınlanmacı, hümanist yönleriyle geçmişte olduğu gibi bugün de özgür ve mutlu yaşamanın anlamını, değerini ve olanaklarını sunmaktadır.
….. Alfred Edward Taylor, Epikuros, Çev. Ceyda Üstünel, Fol Yayınları, 119 s., 2020.
Kaynak: İnsancıl Aylık Kültür Sanat Dergisi Sayı: 366 Ocak 2021

 

23.02.2022 | Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi | Mustafa Günay

http://www.nirvanasosyal.com/h-1334-yasama-bilinci-olarak-felsefe-ya-da-epikurosun-mirasi.html 



Kapat